Kemaliye (Eğin); tarih içinde birden çok yönetim ve ilin sınırları içinde sık sık el değiştiren ilçemizdir. Sıra ile önce Elazığ (Harput)`a, sonra Malatya` ya, son olarak ta 1938` de Erzincan iline bağlanmıştır.
İlçemiz konum itibariyle: 1941 yılında, Ankara` da toplanan “Birinci Türk Coğrafya Kongresi”, Doğu Anadolu Bölgesi` ni; Erzurum-Kars, Yukarı Fırat, Yukarı Murat-Van ve Hakkâri olmak üzere dört bölüme ayırmıştır. Kemaliye bunlardan Yukarı Fırat bölümünün içine girmektedir. İlçenin yüzölçümü 1.168 kilometrekaredir. İlçemiz toprakları, doğuda Tunceli ilinin Ovacık ilçesi, güneyinde Malatya` nın Arapgir ilçesi, Elazığ` nın Ağın ve Çemişgezek ilçeleri ile, batıda Sivas` ın Divriği ilçesi, kuzeyinde ise Erzincan` ın İliç ilçesine komşudur. İlçemiz merkezi Munzur dağlarının batısında, Karasu vadisinde kuruludur. Vadinin doğu yamacı, dik bir duvar gibi yükselir.
Batı yamacı ise, hafif bir meyille genişleyen, yerleşim birimlerinden sonra, yükselen sarp kayalar, Sarıçiçek yaylasına çekilen bir set gibi devam eder. Fırat nehrinin en büyük kolu olan Karasu; ilçemiz merkezinin doğu yanından geçmektedir. Bu su sulama konusunda araziye pek fayda sağlamaz. Keban barajı gölünün oluşumundan sonra derin vadiler çizerek Kemaliye` ye gelen Karasu; Kemaliye` de Keban gölüne karışmaktadır.
İlçe topraklarında doğup, Karasu` ya karışan su kaynaklarının en önemlileri ise, merkez ilçeden kaynayan Kadıgölü ile Munzur dağlarından gelen Sorak deresi, Sırakonak köyü suyu, Umutlu derelerinin suyunu toplayan Ziyaret suyu ve Kekikpınar Köyünden kaynayan Miran çayı` dır.
İlçemiz ve çevresinde Doğu Anadolu` ya egemen kara iklimi yaşanır. Yüksek dağ sıralarıyla denizden ayrılmış olması, Doğu Anadolu` da sıcaklığın düşük olması ve kışların sert geçmesine neden olur. Ancak, Kemaliye ilçesinin arkasındaki sıra dağların oluşu, yaz aylarının oldukça sıcak, kış aylarının da yumuşak geçmesine sebep olur.
Kemaliye sınırları içinde keven, kenger, pırçalık, kuzukulağı, solucanotu, çaşır ve çaşır mantarı gibi kırsal alanda kültüre gerek kalmaksızın doğal olarak kendiliğinden yetişen birçok bitki türü bulunmaktadır. Çaşır bunların başında gelir. Daha çok dağ eteklerinde yetişir, kümeler halinde yeşil bir sütun şeklinde yükselir. Adını bu bitkiden alan Çaşır Mantarı bunların arasındadır. Halk arasında Göbek olarak ta bilinen Çaşır Mantarı daha çok yüksek dağ eteklerinde yetişir. Her bahar düzenlenen spor şenliklerinde, göbek toplama yarışmalarında toplanan ve halk tarafından da beğeniyle ateş üzerinde sotesi yapılarak yenilen, vazgeçilmez damak tadını oluşturmaktadır.
İnsanlar, Kemaliye`nin doğal-tarihsel güzelliklerini görmek için, çeşitli il ve ilçelerden her sene gelmektedirler. Kemaliye` de piknik yeri olarak göze çarpan en önemli yerlerden biri “Kırkgöz” dür. Seyit Ali parkı, yaz mevsiminin duygusal gecelerinde yüreklere huzur veren bir dinlenme yeridir. Tütün kayası` nda bulunan Şehit Astsubay Hayati Bilgin Parkı, ailelerin ilgi gösterdiği yerlerden bir diğeridir. Kadıgölü kaynağı yanında bulunan dinlenme parkı; görsel bir şölenin yanı sıra yıllardır insanların ruhlarına şifa veren su sesiyle de kendisine çeker. Yuva köyü yolu üzerinde bulunan yüzme havuzu da; Sırakonak köyü suyundan aldığı, buz gibi suyla yaz aylarında serinleme imkânı sağlamaktadır. Koçan Şelalesi, Kemaliye` nin manilerine konu olmuş önemli sembollerinden biridir.
Merkeze bağlı köylerden Sırakonak ve içinde bulunan özel düzenlemiş piknik alanları, Apçağa Köyü` ndeki Kır Kahvesi ile Kayabaşı, Bahçe Mahallesindeki Taşbaşı, Yeşilyamaç Köyündeki Cemal Boztepe Parkı, Yuva Köyü, Toybelen Köyü, Yaka Köyü, Buğday Pınarı Köyü, Subaşı Köyü, Munzur Yaylaları, Sarı Çiçek Yaylası, Subatan, Barasor Vadisi, Çit Çayı ve Miran Çayı görülmesi ve gezilmesi gereken doğa harikası yerlerdir.
Yaka Köyü; Sorak deresinde bulunan tarihi İpek Yolunun kalıntıları, özel bir gezinti alanıdır. Karanlık Kanyon ülkemizin önemli kanyonlarından biri olup, 8,5 Km uzunluğunda, iki yamacında 700 metreye ulaşan dik kayalıkları ve içinden geçen Fırat-Karasu nehriyle zengin yaban hayatını; olağanüstü bir görüntüye açılmış tünellerde; ister yürürken, ister Karasu` da rafting yaparken görebilirsiniz.
Karasu` nun eteklerinde bulunan Kemaliye` yi görülebildiği her yerden izlemek ayrı zevk ve heyecan vermektedir. Fırat`ın her tarafı stresin ilacıdır, adeta. İlçede; coğrafi yapısından dolayı trekking, yamaç paraşütü, dağcılık, dağ bisikleti ve Karasu üzerinde rafting, su kayağı ve olta balıkçılığı yapmak mümkündür. Özellikle trekking için çok güzel üç ayrı; Kocaçimen-Sorak-Paşabağı-Venk-Kemaliye güzegahı, Apçağa-Sırakonak güzegahı ve Zincirlikaya-Gaban-Koçan Deresi güzergahı bulunmaktadır. İlçenin doğal güzelliğinin yanı sıra; çok çeşitli av hayvanları, avcılık sporuna da imkan sağlar. Kemaliye Avcılar Derneği ile başlatılan bir kampanyada, tüfekler bırakılmış, onun yerine doğal yaşam, fotoğraf ve kamera ile görüntü avı yarışmaları şeklinde, değerlendirilmeye başlanmıştır.
Kemaliye el sanatları; atalardan gelen ve her biri tek tek ele alınarak incelemeye değer olan, emekleri içinde barındırmaktadır. Halıcılık; geleneksel motif ve renklere bağlı kalınarak, kendine has atkı ipliğinin mavi boyalı olması, kenar püsküllerinin aynen saç örgüsü gibi olması ve tezgâhtan çıktıktan sonra kesim ve traşlama gibi hiçbir işleme gerek duyulmaksızın hazır oluşuyla hala hayatta.
Dış kapı kanatları üzerindeki döğme demir kapı tokmakları; işlevsel elemanlarının yanı sıra, zengin motif çeşitleri ile de dikkat çeker. Erkeklerin ve kadınların ayrı ayrı kullanımına ayrılmış, kalın ve ince sesler çıkaran tokmaklar, gelenekler doğrultusunda bezenmiş “Ayna” ların üzerinde yer alır. Kapı tokmaklarında iki tür ses veren kısımları vardır: Birincisi, yabancı erkek misafirler için olanıdır ki, bu üstte olan kalın sesli kapı tokmağı Tokkiriktir. İkincisi, ev halkı ve kadın misafirler tarafından kullanır. Bu tokmak altta bulunur ve ince bir ses veren Şıkkıriktir. Böylece ev halkı hazırlıksız yakalanmamış olur. Kapı tokmağının çıkardığı sese göre misafir karşılanır. Kemaliye` de babadan oğula geçerek günümüze ulaşmış bir demirci ustası tarafından üretilen kapı tokmakları, süs eşyası ve hediyelik eşya olarak kullanılmaktadır.
Gazenne dokumacılığı bu yörede kökeni çok eskilere dayanır. 1960` lı yıllara kadar Eğindeki her iki evden birinde gazenne dokunduğu halkın yüzde doksanının dokuma yaparak geçimini sağladığı bilinmektedir. Çevre il ve ilçelere satılan gazenneler; erkeklerde pijama ve gömlek, kadınlarda entari, şalvar ve ayrıca sofra bezi olarak kullanılır. Gazennenin ham maddesi pamuk ipliğidir. Gazenne hala Kemaliye` de kültürel bir değer olarak korunmaktadır.
Yemeniciliğin kökeni Eğin` in en eski tarihlerine dek uzanır. Günümüzde Eğin Yemenisi adı verilen ayakkabılar ve Simli ayakkabılar değerli sanat eserleri olarak evlerin en nadide yerlerinde sergilenirler. Sadece düğün ve kına gibi merasimlerde giyilen Eğin Yemenisin özelliği tek tip olmasıdır. Kalıplarda sağ ve sol diye ayrım yapılmaz. Halen günümüzde bu sanatı sürdüren tek bir yemeni ustası kalmıştır.
Kemaliye` de ahşap işçiliği ustalar tarafından yıllarca yaşanılan mekânlarda uygulanmıştır. Evlerin ve dükkânların iç ve dış mekânlarında özellikle tavan işlemeciliği, pencere, kepenk, yüklük, çiçeklik, lambalık gibi örneklerinde görülür. Ahşap oymacılığın yanı sıra günlük hayatta kullanılan masa, sandalye, dolap, oda çiçekleri, sofra tahtası, raf ve sedir gibi eşyalarda da nadir bir ahşap işçiliği görülmektedir.
Kemaliye kuruluşundan bu yana, çeşitli kültürlerin yaşandığı bir yer olma özelliğini ve ortak kültürün varlığını ayrıntılarında gizler. Dut, ceviz, çınar ve kavak ağaçlarının oluşturduğu yeşilin bin bir tonu arasında yer alan evler; doğal çevre ile mimari arasındaki uyumunun en güzel örneklerini sunar. Kemaliye evleri; arazinin topoğrafik yapısına uygun olarak konumlanmış ve “mag” adı verilen 3 – 3,5 metrelik aks sistemiyle yapılmışlardır. Araziyi ekonomik kullanma zorunluluğu nedeniyle, evler kademeli olarak şekillenmiş, yatay değil düşey olarak düşünülmüş ve tek katlı evler yerine iki, üç ya da dört katlı evler tercih edilmiştir. Evlerin birçoğu eğimli araziye yaslanır. Dolayısıyla, Kemaliye evlerinin her katından açılan kapılardan, ya bir sokağa ya da bir bahçeye çıkabilirsiniz. Genelde üç katlı olan Kemaliye evlerinin alt katları hizmet katı olarak işlev görür.
Bahçe ile bağlantısı olan bu kat soğukluk, kiler ve odunluk olarak kullanılır. Ana katlar; taş duvarın üstü ile başlayan ahşap katlar olup, yaşam mekânları olarak düzenlenmiştir. Divanhane, selamlık, sofa ve mutfak bu katta bulunur. Üst katlarda genel olarak yatak odaları vardır. Son katın üzerinde bulunan rıhtım döşemeyle kaplı damlar ise; dut, dut pekmezi, pestil, orcik, ceviz ve badem gibi tarımsal ürünlerin işlenmesi ve kurutulması amacıyla kullanılır. Kemaliye evleri mimarisinde yerel kültür öğeleri barındıran ancak plan örgütlenmesi, kütle düzeni ve strüktür özellikleri ile Osmanlı döneminin geliştirdiği kentsel konut geleneğinin özgün örnekleri arasında yer alır.
Kısa adı ÇEKÜL olan, Çevre ve Kültür Değerlerini Koruma ve Tanıtma Vakfı` nın “7 Bölge 7 Kent” projesi kapsamında yer alan Kemaliye, doğal-tarihsel ve kültürel özelliklerinin yanı sıra özgün mimari dokusuyla da UNESCO` ya aday gösterilmiştir. Mutlaka görülmesi gereken bu sivil mimari örnekleri, bütün özellikleri ile geçmişin parlak sayfalarını anımsatan, Anadolu kültürünün gözler önüne serildiği en açık örneklerdendir.
Kültür, kısa bir zaman diliminde oluşan bir unsur değil, uzun bir geçmiş ve yaşanmışlık gerektiren bir olgudur. Kemaliye kültürünün ortaya çıkmasındaki en büyük etken de kuşkusuz tarihidir. Bunu görmek ve yaşayarak hissetmek için; sokaklara eşlik ederek bütün yerleşimi dolaşan, evlerin altından geçerek depolara soğukluk sağlayan, bahçe, avlu ve küçük meydanlardaki çeşmelerden akan, bazen dükkânların bulunduğu sokakları dolaşarak herkesi bir bir selamlayan, serinleten, yer yer havuzlar oluşturan, değirmen döndüren, kuş seslerine eşlik eden, yerleşmeye adını veren Kadıgölü` nü takip etmek gerekir. Kemaliye` nin, Eğin` in kültürü buralarda saklıdır. İnsanın kendi elleriyle bulup hissetmesini sağlayan, gizemiyle baş döndürücü yaşamın saklı olduğunu bulursunuz. Buralarda Eğin` in folklorundan onlarca türkü, halk oyunlarını, ağıtları, manileri, öyküleri, masalları, bilmeceleri ve müziğini duyar gibi olursunuz. Belki de gerçekten duyarsınız. Orası bilinmez…